Çocuklar Artık Sokakta Değil, Ekranın İçinde...
Haydi gelin birlikte çocukların iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkalım. Ama bu kez dijital dünyadan geçen bir yolculuğa...
Zamanla pek çok şey değişiyor ve gelişiyor; bu değişim çocukların dünyasını da doğrudan etkiliyor. Artık çocuklar sadece evde ya da okulda değil; sosyal medya, dijital oyun platformları, yapay zekâ destekli uygulamalar ile birlikte büyüyor. Bu durum, çocukların iletişim biçimlerini ve kurdukları arkadaşlıkları da değiştiriyor. Söz konusu değişim; ebeveynlerin çocuklara yaklaşımına da yansıyor. Eskiden daha otoriter bir tutum hakimken; günümüzde çocukların duygu ve düşüncelerini önemseyen; açık ve güvene dayalı bir iletişim ön plana çıkıyor. Bu iletişim biçimi; dijital dünyanın sunduğu fırsatların yanı sıra taşıdığı risklerin de farkında olunmasını ve çocuklara rehberlik edilmesini sağlamak açısından büyük önem taşıyor.
Açık ve Güvene Dayalı İletişim Neden Önemli?
Uzmanlara göre; çocukların dijital ortamda karşılaşabilecekleri riskleri (siber zorbalık, kişisel verilerin ihlali, uygunsuz içeriklere maruz kalma vs.) farkında olup bunları ebeveynleri ile paylaşabilmesi, açık ve güvene dayalı iletişim ile mümkün olabiliyor.
Örneğin, bir çocuğumuz Tik Tok ya da Instagram platformunda tanımadığı biri tarafından rahatsız edici mesajlar aldığında ya da YouTube’da yaşına uygun olmayan bir içeriğe denk geldiğinde, eğer ailesiyle arasında güvene dayalı ve yargılamayan bir iletişim varsa, yaşadığı durumu açıkça paylaşabiliyor. Bu tür bir iletişim; çocuğun dijital dünyada nelerle karşılaştığını merakla ve önyargısız dinlemek, birlikte çözümler üretmek, internette zaman geçirirken yanında olmak ya da herhangi bir konuda “yanlış birşey yaparsam cezalandırılırım ya da azar işitirim” korkusuna kapılmadan ailesine danışabileceğini bilmesiyle sağlanıyor.
Tersi bir durumda ise; çocuk aynı rahatsız edici içeriğe maruz kaldığında ya da birisi ona uygunsuz bir mesaj gönderdiğinde, ebeveynlerin tepkisinden korkuyorsa ya da daha önce böyle bir konuda yargılandığını hissettiyse, yaşadıklarını paylaşmaktan kaçınıp bu risklerle yalnız başına baş etmeye çalışabiliyor. Bu hissiyatın oluşmasına sebep olabilecek bazı ebeveyn cümleleri: – “Ben sana telefon alırken bunlar olacak diye çok korkmuştum zaten.” – “Ne işin var senin o saçma videolarda?” – “Sana kaç kere dedim o uygulamaları indirme diye!” – Bu tür tepkiler çocuğun kendini suçlu, yalnız ya da değersiz hissetmesine neden olabilirken; “İyi ki geldin ve bunu paylaştın, birlikte ne yapabileceğimize bakalım” gibi bir yaklaşım, çocuğun gelecekte yaşadığı her durumu güvenle ailesine anlatabilmesine kapı açar. Böylece hem yaşanan duruma birlikte gerçekçi bir çözüm üretme şansı yakalarsınız, hem de benzer bir şey tekrar yaşanırsa çocuğunuzun yine size gelmesini sağlayarak ebeveynlikte ikinci raundu da kaçırmamış olursunuz – tam anlamıyla win-win. :)
Örneğin, bir çocuğumuz Tik Tok ya da Instagram platformunda tanımadığı biri tarafından rahatsız edici mesajlar aldığında ya da YouTube’da yaşına uygun olmayan bir içeriğe denk geldiğinde, eğer ailesiyle arasında güvene dayalı ve yargılamayan bir iletişim varsa, yaşadığı durumu açıkça paylaşabiliyor. Bu tür bir iletişim; çocuğun dijital dünyada nelerle karşılaştığını merakla ve önyargısız dinlemek, birlikte çözümler üretmek, internette zaman geçirirken yanında olmak ya da herhangi bir konuda “yanlış birşey yaparsam cezalandırılırım ya da azar işitirim” korkusuna kapılmadan ailesine danışabileceğini bilmesiyle sağlanıyor.
Tersi bir durumda ise; çocuk aynı rahatsız edici içeriğe maruz kaldığında ya da birisi ona uygunsuz bir mesaj gönderdiğinde, ebeveynlerin tepkisinden korkuyorsa ya da daha önce böyle bir konuda yargılandığını hissettiyse, yaşadıklarını paylaşmaktan kaçınıp bu risklerle yalnız başına baş etmeye çalışabiliyor. Bu hissiyatın oluşmasına sebep olabilecek bazı ebeveyn cümleleri: – “Ben sana telefon alırken bunlar olacak diye çok korkmuştum zaten.” – “Ne işin var senin o saçma videolarda?” – “Sana kaç kere dedim o uygulamaları indirme diye!” – Bu tür tepkiler çocuğun kendini suçlu, yalnız ya da değersiz hissetmesine neden olabilirken; “İyi ki geldin ve bunu paylaştın, birlikte ne yapabileceğimize bakalım” gibi bir yaklaşım, çocuğun gelecekte yaşadığı her durumu güvenle ailesine anlatabilmesine kapı açar. Böylece hem yaşanan duruma birlikte gerçekçi bir çözüm üretme şansı yakalarsınız, hem de benzer bir şey tekrar yaşanırsa çocuğunuzun yine size gelmesini sağlayarak ebeveynlikte ikinci raundu da kaçırmamış olursunuz – tam anlamıyla win-win. :)
British Psychological Society ‘nin (İngiliz Psikoloji Topluluğu) (2022) yayınladığı bir rapora göre; dijital ortamda karşılaştıkları olumsuzlukları ebeveynleriyle paylaşan çocukların oranı, evde güvenli ve eleştiriden uzak bir iletişim ortamı bulunan ailelerde daha yüksek. Bu tür bir ortam, çocuğun kendini güvende hissederek düşüncelerini rahatça ifade edebileceği bir alan oluşturur. Ona, korkmadan ve eleştirilmeyeceğini bilerek konuşma fırsatı vermek çok önemli. Çocuğun sadece iyi davrandığında değil, hata yaptığında da yanında olunacağını bilmesi, özgüvenini güçlendirir ve ebeveyni ile güvene dayalı bir iletişim kurmasını sağlar.
Ebeveyn – Çocuk İletişiminde Nelere Dikkat Edilmeli?
Her çocuğun iç dünyası; yaşına, karakterine ve duygusal hassasiyetlerine göre farklılık gösterebilir. Dolayısıyla ebeveynler, dijital ortamlarla temas eden çocuklara yönelik yaklaşımlarında, bu farkları göz önünde bulundurmalıdır. Örneğin; ekran süresi kısıtlaması, akıllı telefona erişmesi vb. çocuğun özelliklerine göre değişkenlik gösterebilir. Fransa’ da nörolog ve psikiyatristlerden oluşan bir komisyon tarafından bilimsel literatürlerin incelenmesiyle çocuklarımız için ekranların doğru kullanımı konusunda önerilerden oluşan bir rapor hazırlanmıştır. Bu rapora göre; çocukların akıllı telefon kullanması için en uygun dönemin 13 yaş ve sonrası olduğu belirtilmiştir. ( Enfants et écrans À la recherchedu temps perdu, Nisan 2024) Ancak yaş tek başına yeterli bir ölçüt olmayabilir; çocuğun olgunluğu ve sorumluluk düzeyi de belirleyici bir etken olarak değerlendirilebilir. (Child Mind Institute (ABD). Aileler bunları dikkate alarak, kendi değerlerine göre bu süreci yönetebilir. Bu süreçte çocuğun duygusal ihtiyaçlarını gidermek ve onunla destekleyici bir bağ kurabilmek büyük önem taşıyor.
Ebeveynler, çocuğu dinlerken eleştirmekten kaçınmalı ve onun ne hissettiğini anlamaya çalışmalıdır. Konuşurken beden dilini kullanmak da bu aşamada çok önemlidir. Örneğin; göz kontağı kurmak, çocuğun boy seviyesine inmek, gerekirse temas etmek; elini tutmak, sarılmak iletişimi güçlendirebilir. Uzmanlara göre; olaylara çocuğun gözünden bakmaya çalışarak onunla empati kurulmalı. Çocuğa açık uçlu sorular sorarak iletişim daha derin hale getirilmeli.
Peki açık uçlu sorular derken kastedilen nedir? Ona, sadece “nasılsın?” şeklinde değil de “bugün seni ne mutlu etti, neler yaptın?” gibi sorular sorulması çocuğun iç dünyasını size açmasını kolaylaştırır. Bir psikiyatrist olan John Bowlby ‘in Bağlanma Kuramı da bu şekilde bir tutumu destekler. Yine bu kurama göre; çocuk üzüldüğünde veya ağladığında “bunda ağlayacak ne var?” gibi bir ifade yerine; “seni üzgün görüyorum anlatmak ister misin?” şeklinde bir dil tercih edilmeli. Bu tür bir yaklaşım, güvenli bağlanmayı destekler ve çocukların duygularını daha rahat ifade etmesini sağlar. Ayrıca, ebeveyn de duygu ve düşüncelerini açıkça ifade ederek rol model olmalıdır. Böylelikle çocuk bu davranışı gözlemleyerek öğrenmiş olur ve kendi duygularını ifade ederken ebeveyni örnek alır. Ebeveyn çocuktan aldığı cevapları yetersiz bulursa, korkulacak bir şey olmadığını, bir sorun varsa beraber çözebileceklerini belirterek ona güvenli alan oluşturması, çocuğun kendini daha rahat ifade etmesini sağlar.
Bir psikolog olan Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı ‘na göre; çocuklar ebeveynlerinin davranışlarını gözlemleyerek taklit eder. Bu şekilde ebeveynlerin açık iletişimde olması, çocuğun da benzer beceriler geliştirmesini sağlar. Bu durum, sosyal ilişkilerden oyun kültürüne kadar çocukların dünyasına dahil oluyor. Hal böyle olunca; çocukları dijital ortamlarda güvende tutmak epeyce zorlaşıyor ve bu süreçte ebeveynlerin yaklaşımı büyük önem taşıyor.
Bahsedilen örnek yaklaşımlar, çocukları dijital ortamlarda daha güvenli ve bilinçli hale getirebilir. Çocukların bu ortamlarda karşılaştıkları tehlikelerin farkında olmasını ve bu durumda ebeveyn ile rahatça iletişime geçmesini sağlar. Bu tehlikelerden biri de eğlence gibi görünen güvenli olmayan bazı dijital oyun platformları...
Ebeveyn Rehberi: Dijital Oyunlarda Güvenli İletişim
Pubg, Fortnite, Valorant gibi çevrimiçi ya da Pokémon GO gibi artırılmış gerçeklik (AR) teknolojisi ile oluşturulan oyunlar, çocukların ilgisini çeken dijital oyunlardan sadece birkaçı. Avrupa Oyun Birliği Sistemi (PEGI) ne göre; bunun gibi oyunlar şiddet ögeleri içerdiği için ve gerçeklik ile kurgu arasındaki fark ayırt edilemediği için küçük yaş gruplarına uygun olmayabilir. Genellikle 13 yaş ve üzeri kullanıcılar için uygun görülmektedir. Ayrıca bu oyunların içinde etkileşimli bir ortam olduğu için oyuncular birbirleriyle mikrofon aracılığıyla anlık konuşma yapılabiliyor. Aynı zamanda oyun ekranında açılan bir kutu yoluyla yazılı mesaj ile de iletişim kurulabiliyor. Oyuncular birbirini arkadaş olarak ekleyip birebir konuşabiliyor.
Yapay zekâ (AI) ve artırılmış gerçeklik (AR) temalı oyunlarda ise kamera kullanılarak görüntüler analiz edilebiliyor. Tüm bunlar çocukların yabancı kişilerle temasını kolaylaştırıp gerçeklik algısının zedelenmesine yol açabiliyor. Ayrıca kişisel veri ihlaline yol açarak güvenlik için bir tehdit unsuru olabiliyor. Peki bu aşamada ebeveynler neler yapabilir?
Çocuğun bu oyunları oynadığını fark ettiğinizde, “bu oyunu oynama, ne saçma bir oyun, artık oyun oynamak yok! “şeklinde verilen öfkeli bir tepki çocuk ile ebeveyn arasındaki iletişime zarar verebilir. Böyle bir tepki yerine “Bu oyunu sevdiğini fark ettim. Bu oyunda seni en çok eğlendiren nedir? Oyun oynarken hiç seni rahatsız eden bir durumla karşılaştın mı?” gibi açık uçlu sorular sorulabilir. “Kimlerle oynuyorsun? Seni rahatsız eden, kötü hissettiren bir şey olursa benimle paylaşabilirsin” diye düzenli sohbet ederek oyun içindeki sohbet geçmişini çocukla birlikte gözden geçirebilirler.
Oyunla ilgili bilgi edinerek onları yönlendirebilirler. Oyun ayarlarından sesli ve yazılı sohbet
özelliğini kapatıp sadece tanıdıklarla iletişimi sınırlayabilirler. Oyun için kullanılan cihazlara ebeveyn denetimi özelliğini kurabilirler.
Unutmayalım ki; bir çocuk en çok anlaşıldığında güvendedir, sevginin dili yargılamak değil, dinlemektir. Çocuklarımızın dijital dünyada güvende olabilmesi için, yargılamadan dinleyen bir sese, sevgiyle rehberlik eden bir ele ihtiyacı vardır. O ses siz olun, o el biz olalım...
Dijital dünyada birlikte, güvenle yol alalım.
Think before you click.
Think before you click.
Digitik